Şifa Okulu'nun geçtiğimiz iki gün enfes bir Tıpta Öğrenci Kongresi oldu. Hayallerimin ötesindeydi. Mekanımız, karşımızdaki Karadeniz, kahvaltıda fırında pişen poğaçaların leziz kokusu ve birlikte olmak! Kongre arifesinde sadece entellektüel olarak değil her anlamda birlikte çalıştık. Geçtiğimiz sene yaptığımız makale saatleri, yazın geçirilen güzel stajlar, anılar ve birikimler, kongreye dair anılarımız, bu harabe binayı ayağa dikeceğimizi masumca düşlememiz, bunlar zaten rüya gibi: Bir de kongre arifesi oraya gittik ve ellerimizde fırçalar, bezler temizledik. Teşekkürler İmge, Ezgi, Beyza, İbrahim, Burçak. Kongre öncesi yoğun nöbetlerinde aralarda ve akşamlarda gelip destek veren İnci, Sude ve Gökcan'a da çok teşekkürler.
Ve orada ben, benim Hacettepe'mi gördüm.
2005 ile 2011 seneleri arasında soluduğum, içinde yaşadığım evim, evrenim olan Hacettepe, sınıf arkadaşlarımla ve yazın oraya giden öğrencilerimle oradaydı: bizim birlikte tutku ve inançla dönüştürdüğümüz mekanımızdaydı. Durun anlatayım:
Açılışta biz dört güçlü ve mesleğine tutku ile bağlı kadın çıktık sahneye. Bu kadınlardan biri Gözdem, benim sınıf arkadaşım. Sınavlara ve stajlara birlikte girdiğim dostum. Aybegüm ve Kader ile Ordu'da edindiğim canım dostlarım. Biz hepimiz, mesleğe tutku ve ötesinde bir etik aşkla bağlıyız. Boş durmak bizi üzüyor, cebimizde paramızın olması değil amacımız: Şifa. Bunu kimi zaman yaramazca bir coşku ile icra ediyoruz, kimi zamansa kırılarak, üzülerek. Ama hırçın dalgalar çarpsa da yüreklerimizin kıyısına, hastamız iyi oldu mu ne bileyim bizden mutlusu yok. Ve ne yazık ki bu günler buna öyle ihtiyacımız var ki. Mesleğin güncel hali ve ülkemizin, dünyamızın hali bizim bu biricik halimizi daha da önemli hale getiriyor: ancak yürekten gelen tutku ile bağlıysak yapabiliyoruz bu işi: aşkla ve şevkle.
Sonra sevgili Benan, benim en uzun süredir bir şeyler öğrettiğim öğrencim ve arkadaşım Benan, Yozgat'tan gelerek bize Amerika'da Organ Transplantasyon merkezinde geçirdiği yaz stajını anlattı. İnanılmazdı. Sonra Yusuf Tahiri'den Amerika'da hekimlik hakkında görüşlerini dinledik. O, sınıf arkadaşım ve Amerika'da meme radyoloğu olarak çalışıyor. Sonra iyi hekimlik, bilim okur yazarlığı, bilimsel araştırmanın nasıl yapıldığını ve anlatıcılık sanatını konuştuk. Sahneye çıktık bolca.
Can, Hüseyin Onur ve Ceren de konuştu bizim kongremizde. Onlar da sınıf arkadaşlarım. Can şimdi Şırnak'ta Halk Sağlığı uzmanı, Onur İspanya'da Radyolog ve Ceren de İsveç'te Karolinska Üniversitesi Hastanesi'nde patolog. Onlarla buluşmak ve birlikte pırıl pırıl öğrencilerime bir şeyler aktarmak müthiş bir duyguydu.
Benim canım öğrencilerimden Alp, Burçak Almanya'da Lübeck'te otoimmün büllü hastalıklarının patogenezine ilişkin önemli keşiflerin yapıldığı labaratuarda Enno Schimidt'in yanında yaptıkları yaz stajını anlattılar. Gökçen Mohs Cerrahisi konusunda iyi tanıdığımız hocalarımızdan biri olan Kai Munte'nin yanına Rotterdam'a gitti. Umut Genel Cerrahi için Hacettepe'ye ve Zeynep de Patoloji ve labaratuar ortamını deneyimlemek için Ankara Üniversitesi'ne gitti. Onlar bu yaz stajları ile ilgili sunumlar yaptılar. Böyle inanılmaz işleri başarıp bir de sahnede böyle özgüvenli anlatırken onları izlemek göğsümü kabarttı. Z kuşağının edinmesi gereken en önemli yeteneğin 'yılmazlık' olduğunu söylüyor Evrim Kuran. Öyle hakikaten, çetin bir çağ ve hepimizi yıldırmak için elinden geleni yapıyor. Bana sorsanız bu kuşak efsane. Bu yazı kalkıp onca güçlükle mücadele edip yılmadan böylesi güzel anlarla doldurmak şahane bir iş! Tekrar tebrik ediyorum.
Umut bir de son oturumda Hacettepe'yi anlattı. Marmara ve Posta diye bağırıldığını ameliyathanede birlikte güldük Hacettepe'nin bu jargonuna. Böylece Hacettepe ile açtığımız kongremizi Hacettepe ile bitirdik.
Benim Hacettepe'm oradaki bina değil: O ruh. Bize öğrenme şevkini, meslek ahlakını, 'en iyi'sini aramayı ve tutkuyu veren bir ruh. Bir de dostluklarımız, benim uzanan ellerim ve ellerime eklediği eller. Biz büyüdük, dönüştük. Ve burada yetişiyoruz. Bunu anlatmak isterdim Oğuz Hocama (Mustafa Oğuz Güç): Hocam sizin minik bir öğrencinizken ve hayranlıkla sizi dinlerken öğrenmiştim bilim okur yazarlığını ve şarlatanı ayırt etmeyi. Şimdi büyüdüm biraz, ben anlattım. Ve bilseniz hocam, nasıl parlak öğrencilerim var!
Tıp öğrencisi olmak müthiş bir şey. Katılan ve katkı sunan herkese çok teşekkür ediyorum. Bir hekime ve bilim insanına dönüşmektesiniz: bu müthiş bir serüven. Bizler, hocalarınız, sizin 'daha ileriye en iyiye' doğru olan bu maceralı yolculuğunuzda buralarda olacağız...
Benim Hacettepe'mi, hayallerimi gerçek kılmak için gece gündüz birlikte çalıştığımız ve hayatın tüm yıldırıcıları ile düşe kalka, omuz omuza ve delice çarpıştığımız İbrahim'e çok teşekkür ederim: oldu galiba, yaptık:)
Comments