Çok ambivalan bir durum doğrusu. 2012'de pandemi yoktu ama patlama vardı. Ve ben patlama sesleri duyar duymaz Ankara'nın göbeğinde acil servise koşup hasta karşılayan ekibin içerisinde yerimi alıyordum. Hekim olan yönüm, organize edip, tedavi ve diğer işleri yönetirken içimde insan olan yönüp şaşıp anlamaya çalışıyordu. Bir yerden sonra bana çok gelmeye başladı. Acil servisi örgütlemeye çalışmamız, parçalanan bedenler, çocuğumu ne yapacağım? Bir süre sonra ülkenin başkentinin artık güvenli olmadığına karar vermiştim. Hekim tarafıma güvenim çok ama sonra kendine bir köşe bulup ağlayan, bu şiddeti anlamayan, kayıplar için gözlerinden yaşlar süzülen tarafım? O tatlı, duyarlı bir çocuktu ve onu daha fazla örseleyemeyeceğime karar verdim. Onun küçücüklükten beri içinde büyüttüğü bir hayali vardı; hacıbabası ile koca bir ıhlamur ağacına yaslanmış bir evde, dağların ortasında, ormanın kenarında sobanın başında oturmak istiyordu. Çok çetin geçen çocukluğunda ve tüm hüzünlerinde ben ona söz vermiştim, bunu sağlayacağım diye. Sağladım da. Sağlarım da, aldım kendilerimi aşık olduğum Karadeniz'in kuzey kıyısına göç ettim.
Koronada hekim olmak
Daha fazlasını okumak ister misiniz?
Bu özel yazıyı okumaya devam etmek için sifaokulu.org sitesine abone olun.