
Rahmetli dedem herkesin içinden gelen şeyi yapması gerektiğini söylerdi. Ona göre varoluşumuzun biricik sebebi varmış o da ilham olarak içimize doğarmış. Canımızın istediğini anlamak bir sanatmış, hikmet sahibi olursak onu anlar ve yapabilirmişiz. Bu sayede hayat önümüzde açılır, çoğalır ve çeşitlenirmiş. İnanın bunu anlamak çok çok zordu benim için çocukken. Her istediğimde oyun oynamak yerine ders çalışmam okumam gerekirken bu söylediği nasıl doğru olabilirdi ki?
Neyse ki şimdi anlıyorum. Öyle olur değil mi, büyüyünce anlarız. Konmari metodunu tanımlayan kişi, düzenlemeyi ve tertiplemeyi çok seven biri. Dağınık bir yer gördüğünde hazine bulmuş gibi sevindiğini söylüyor ve düzenleme konusunda eğitimler veriyor. Ben de bir sesli kitabını okuyordum. Yaşam kalitesi konusundaki çalışmalarımla ne kadar uyumlu olduğunu o zaman fark ettim. Sizinle de paylaşmak istedim.
Diyor ki evi toplarken herşeyi ortaya dökün. Örneğin kıyafetlerin hepsini bir araya toplayın. Onlara dokunun ve ne hissediyorsunuz bakın. Eğer size neşe veriyorsa onu tutun. Diğerlerini ise artık evinizde stoklamayın. Konmari'ye göre evlerimiz bırakamadıklarımız nedeni ile karmaşa yaşıyor. Bunu hatta bir rituel gibi yapmamızı öneriyor. Bu zamana kadar bizimle olduğu, bize bir zaman bir şeyler kazandırdığı için teşekkür ederek bırakın diyor. Size olumlu duygular yaşatanlarla devam edin.
Bir önceki yazımda Hundertwasser'in '5 deri' kavramından bahsetmiştim. Sizi çevreleyen 'şey'lerin, kimliğinizi oluşturduğunu ve bu nedenle uyum içerisinde olması gerektiğini. Nasıl ki kendisini hiç rahat hissetmediği bir kıyafetin içinde bir çocuk günü yaşamakta zorluk çekerse, sizi yansıtmayan '5 deri' içinde de siz- biz, zorluk çekiyoruz. İşte Konmari'nin yöntemi hem çok zor hem de önemli bu nedenle.
Olumlu duyguyu hissetmek sanatı: Gündelik hayatımızda olumlu duygularımızın akışına ne kadar izin verebiliyor, ne kadar yaşayabiliyoruz? Kimi zaman içimizdeki neşe ile bağımız kopuyor. Bunun farkında olmak ve olumlu duygular yaratanlara izin vermek bazen zor olabiliyor. Ama olumlu duygular, daha önceki yazımda da bahsetmiştim değişen hayatın zorlu koşulları içinde bize destek olan, ayakta tutan ve güç veren duygular. Fark etmek ve akışa güvenmek önemli.
Bırakabilme sanatı: Artık bize hitap etmeyen, içinde kıyısında mutlu olmadığımız, enerjisi bitmiş bu nedenle de sürdürülmesi çok zor olan neler var hayatlarınızda, evlerinizde, işinizde? İnanmadığınız neler var? Sevmek, bağlanmak çok kuvvetli ve kimi zaman artık hayatımızda olmayacak şeylere bizi zamk gibi tutturuyor. O nedenle akışa devam edemiyoruz. O nedenle evlerimiz de, yüreklerimiz, zihinlerimiz de, işlerimiz de karmaşık bir mekan haline geliyor. İçinde keyifle ilerlemek mümkün olmuyor. Bırakın. Çok zor, ağlatıcı, bırakın ama. Yakın zamanda çok sevdiğim bir mal varlığımı bıraktım, yeni hayatımın akışı için, nesnelerin de ruhu var, anılarımızı içinde tutuyor ve öyle zor geldi ki. Hayır olsun sonrası.
Şimdi elinizde ne var bir bakalım. Yaşamı kaliteli bir şekilde sürdürebilmek için bu metodu denemenin değerli olduğunu düşünüyorum. Sonra dönüp bir bakın kimsiniz, neler, kimler var etrafınızda. Tanışık mısınız bu halinizle?
Comments